29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Anlam Ve Önemi - Sayın Müdürüm, Değerli Arkadaşlarım, Sevgili öğrencilerimiz; Cümlelerime bu diyarlardan göçmüş ...
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Anlam Ve Önemi -
Sayın Müdürüm, Değerli Arkadaşlarım, Sevgili öğrencilerimiz;
Cümlelerime bu diyarlardan göçmüş Sarı saçlı,Mavi gözlü deyince aklımıza gelen ilk isme rahmet dileyerek başlamak istedim. Bir gün adamın biri köy meydanına çeşme yaptırır gelen geçen su içer de rahmet okur susuzluğunu dindirdiği için. Ben de tam 93 yıl önce tam da Trablusgarp Savaşından Lozan Barış Anlaşmasına dek süren 12 senelik o uzun, o meşakkatli, o anlamlı yolda büyük mücadeleler verilmesinde öncülük etmiş Atamıza bizim özgürlüğe bizim bağımsızlığa bizim cumhuriyete olan susuzluğumuzu dindirdiği için dualar gönderiyorum bugün.
Bu vatanın bir evladı, bir öğretmeni olarak.. Osmanlı Devleti zayıflayınca düşmanlar yurdumuza savaş açmış yapılan 1. Dünya Savaşının ardından Kurtuluş Savaşı başlamış, Atatürk ve arkadaşlarının yaptıkları toplantılar ve giriştikleri bağımsızlık mücadelesi neticesinde de düşman tüm cephelerden tek tek geri çekilmek zorunda kalmış, güzel vatanımız halkın yürüttüğü bağımsızlık mücadelesinden yüzünün akıyla çıkmıştır. İşte ben bugün size 12 yıl boyunca nasıl savaştığımızı anlatmayacağım. 12 yıl boyunca bir gemiye kaptanlık ettiğinizi hayal edin. Okyanusun ortasında geminizdeki onca insanla mahsur kalmışsınız. Hepsi size emanet etmiş kendisini.
Siz istikamet nereye derseniz gemi de içindekiler de o yöne sürükleniyor. Çok zaman alıyor, zaman zaman batacağınızı düşünüyorsunuz, bir yandan da batmamak için dualar ediyorsunuz. Velhasıl 12 yıl sonunda kıyıya varmak için vatanınıza kavuşmak için 1 gün kaldığını görüyorsunuz. Ne hissedersiniz? Gemide onca zamandır sizinle birlikte bulunanlara neler söylemek istersiniz? İşte tam olarak bunu anlatacağım. Tarih 28 Ekim 1923. Mustafa Kemal heyecanlı. Mustafa Kemal yerinde duramıyor.
Birkaç gün evvelinden Latife Hanım’a anlatmış 28 Ekim günü evinde vereceği yemek davetinde yakın çevresine yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz diyeceğini. İsmet İnönü Paşa da evde. Cumhuriyet ilan edilince başbakanlık için kendisi de aday olacak. Tüm misafirler gittikten sonra Paşa ile anayasada yapılacak değişiklikleri uzun uzun konuştular.
1923 yılının Ekim ayının yirmi dokuzuncu Pazartesi sabahı idi. Güneşli bir hava. Samanpazarı ve Karaoğlan'dan insanlar sel gibi meclise doğru akıyordu. Kalpaklı, başlıklı, fesli erkekler ve bunların arasında kadınlar, meclisin karşısındaki Millet Bahçesi'ne meydana toplanmışlardı.
Halk Millet Meclisinin kararını merakla bekliyordu. Birçokları tanımadıkları milletvekillerine yaklaşıyor, haber soruyordu. Güneş battı. Karanlık bastı. Buna rağmen halk dağılmıyordu. Hepimiz sabırsızlıkla bir haber bekliyorduk. Meclisin dar kapısından bir milletvekili çıktı. Orada bulunan gazeteciler, hepimiz milletvekilinin etrafını çevirdik. Milletvekili: -Şu dakika içerde pek mutlu ve tarihsel kararlar veriliyor, dedi. Dışarıya sızan haber bu kadardı.
Akşam saat on sekiz kırk beş'ti Millet Meclisi oturumu açıldı. Donuk bir ışık. Sağda dinleyicilere ayrılmış bir yer, solda gazeteciler balkonu, ortada okul sıralarında oturmuş milletvekilleri, Atatürk yok. Bütün milletvekilleri sıkışık bir durumda oturuyorlardı. Bu sessizlik içinde İsmet İnönü: Anayasanın birinci maddesinin "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Türkiye Devletinin hükümet şekli cumhuriyettir" biçiminde değiştirilmesi için görüşme açılsın dedi. Değiştirilmesi istenen başka maddeler de vardı. Değişiklik isteği üzerine birçok milletvekili söz aldı. Heyecanlı konuşmalar yapıldı. Bu sırada milli şair Mehmet Emin Yurdakul söz alarak orada bulunanları "Yaşasın Cumhuriyet" diye bağırmaya davet etti. Bütün milletvekilleri tek bir vücut gibi harekete geçti, ayağa kalktılar. Güngörmüş gaziler, generaller, kalemleriyle, kılıçlarıyla bu memlekete hizmet etmiş kahramanlar dimdik durdular. Sonra hep bir ağızdan "Yaşasın Cumhuriyet" diye bağırdılar. Anayasa değişikliği görüşmeleri tamamlandıktan sonra değişiklik isteği oya sunuldu. Bütün eller "kabul" diye kalktı. Türkiye devletinin cumhuriyet olduğunu belirleyen değişiklik oy birliği ile kabul edildi. Saat sekiz buçuktu. Bu dakikadan itibaren Türkiye Devleti'nin adı Cumhuriyet olmuştu.
Bu cumhuriyete bir başkan seçmek gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanlığı seçimine 158 milletvekili katıldı. Ankara milletvekili Gazi Mustafa Kemal Cumhurbaşkanlığına seçildi.
Bu anda Kemal Atatürk meclis salonunda göründü. Alkışlar arasında kürsüye çıktı. Herkes Atatürk'ü dinliyordu. Konuşmasını bitirdiği zaman uzun uzun alkışlandı.
Gök gürültüsünü andıran alkışlar arasında Atatürk yerine oturdu. Yıllar sonra bugün ile ilgili Latife Hanım’a yaptığım en kısa konuşmalardan biri idi, dişlerimden tedavi görüyordum konuşamadım, nasip böyleymiş dedi. Oysa ki insan istediğine kavuşunca tüm biriktirdiklerini sıralamak isterdi, gerçekten de nasip böyleymiş demek ki.
Halk meclisin önünde bekliyordu. Cumhuriyetin ilanını ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanı seçildiğini duyunca coştu. Bu arada 101 pare top atıldı. Top sesleri Türk ulusuna cumhuriyeti ilan ediyordu. Türk ulusu, yıllardan beri hasretini çektiği egemenliğe ve cumhuriyete kavuşmuştu.
Sizleri o günden bugüne taşımak istiyorum şimdi de. Bugün maalesef ülkemiz sıkıntılı günler yaşamaktadır. Cumhuriyeti O Sarı Saçlı Mavi gözlü kurdu, yaşatacak olan sizlersiniz dedi giderken bu diyarlardan. Cumhuriyeti Cumhur’a yani bize yani halka emanet etti. Sizler gibi küçükken bu ilk okul sıralarında öğrendim Kurtuluş Savaşının izlerinin çok ötelerde olmadığını.
O cephelerde dedelerimizin babalarının savaştığını. Cumhuriyetimizin daha çok genç olduğunu ama güzel yurdumun göze gelecek kadar önemli bir coğrafyada olduğunu. O günlerde dua ederdim çocuk kalbimle Allahım Türkiye daha çok genç bir ülke ne olur biz de Osmanlı gibi 600 yaşlar görelim. Ben göremem ama ülkem görsün, derdim. Bugün daha da fazla dua ediyorum. Rabbim bu halka bir daha istiklal müdacelesi verdirmesin. Cumhuriyetimiz nice 93 yaşlar görsün. Sizler de Cumhuriyetimizin nice güzel günlerini görün inşallah sevgili çocuklar..
Sayın Müdürüm, Değerli Arkadaşlarım, Sevgili öğrencilerimiz;
Cümlelerime bu diyarlardan göçmüş Sarı saçlı,Mavi gözlü deyince aklımıza gelen ilk isme rahmet dileyerek başlamak istedim. Bir gün adamın biri köy meydanına çeşme yaptırır gelen geçen su içer de rahmet okur susuzluğunu dindirdiği için. Ben de tam 93 yıl önce tam da Trablusgarp Savaşından Lozan Barış Anlaşmasına dek süren 12 senelik o uzun, o meşakkatli, o anlamlı yolda büyük mücadeleler verilmesinde öncülük etmiş Atamıza bizim özgürlüğe bizim bağımsızlığa bizim cumhuriyete olan susuzluğumuzu dindirdiği için dualar gönderiyorum bugün.
Bu vatanın bir evladı, bir öğretmeni olarak.. Osmanlı Devleti zayıflayınca düşmanlar yurdumuza savaş açmış yapılan 1. Dünya Savaşının ardından Kurtuluş Savaşı başlamış, Atatürk ve arkadaşlarının yaptıkları toplantılar ve giriştikleri bağımsızlık mücadelesi neticesinde de düşman tüm cephelerden tek tek geri çekilmek zorunda kalmış, güzel vatanımız halkın yürüttüğü bağımsızlık mücadelesinden yüzünün akıyla çıkmıştır. İşte ben bugün size 12 yıl boyunca nasıl savaştığımızı anlatmayacağım. 12 yıl boyunca bir gemiye kaptanlık ettiğinizi hayal edin. Okyanusun ortasında geminizdeki onca insanla mahsur kalmışsınız. Hepsi size emanet etmiş kendisini.
Siz istikamet nereye derseniz gemi de içindekiler de o yöne sürükleniyor. Çok zaman alıyor, zaman zaman batacağınızı düşünüyorsunuz, bir yandan da batmamak için dualar ediyorsunuz. Velhasıl 12 yıl sonunda kıyıya varmak için vatanınıza kavuşmak için 1 gün kaldığını görüyorsunuz. Ne hissedersiniz? Gemide onca zamandır sizinle birlikte bulunanlara neler söylemek istersiniz? İşte tam olarak bunu anlatacağım. Tarih 28 Ekim 1923. Mustafa Kemal heyecanlı. Mustafa Kemal yerinde duramıyor.
Birkaç gün evvelinden Latife Hanım’a anlatmış 28 Ekim günü evinde vereceği yemek davetinde yakın çevresine yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz diyeceğini. İsmet İnönü Paşa da evde. Cumhuriyet ilan edilince başbakanlık için kendisi de aday olacak. Tüm misafirler gittikten sonra Paşa ile anayasada yapılacak değişiklikleri uzun uzun konuştular.
1923 yılının Ekim ayının yirmi dokuzuncu Pazartesi sabahı idi. Güneşli bir hava. Samanpazarı ve Karaoğlan'dan insanlar sel gibi meclise doğru akıyordu. Kalpaklı, başlıklı, fesli erkekler ve bunların arasında kadınlar, meclisin karşısındaki Millet Bahçesi'ne meydana toplanmışlardı.
Halk Millet Meclisinin kararını merakla bekliyordu. Birçokları tanımadıkları milletvekillerine yaklaşıyor, haber soruyordu. Güneş battı. Karanlık bastı. Buna rağmen halk dağılmıyordu. Hepimiz sabırsızlıkla bir haber bekliyorduk. Meclisin dar kapısından bir milletvekili çıktı. Orada bulunan gazeteciler, hepimiz milletvekilinin etrafını çevirdik. Milletvekili: -Şu dakika içerde pek mutlu ve tarihsel kararlar veriliyor, dedi. Dışarıya sızan haber bu kadardı.
Akşam saat on sekiz kırk beş'ti Millet Meclisi oturumu açıldı. Donuk bir ışık. Sağda dinleyicilere ayrılmış bir yer, solda gazeteciler balkonu, ortada okul sıralarında oturmuş milletvekilleri, Atatürk yok. Bütün milletvekilleri sıkışık bir durumda oturuyorlardı. Bu sessizlik içinde İsmet İnönü: Anayasanın birinci maddesinin "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Türkiye Devletinin hükümet şekli cumhuriyettir" biçiminde değiştirilmesi için görüşme açılsın dedi. Değiştirilmesi istenen başka maddeler de vardı. Değişiklik isteği üzerine birçok milletvekili söz aldı. Heyecanlı konuşmalar yapıldı. Bu sırada milli şair Mehmet Emin Yurdakul söz alarak orada bulunanları "Yaşasın Cumhuriyet" diye bağırmaya davet etti. Bütün milletvekilleri tek bir vücut gibi harekete geçti, ayağa kalktılar. Güngörmüş gaziler, generaller, kalemleriyle, kılıçlarıyla bu memlekete hizmet etmiş kahramanlar dimdik durdular. Sonra hep bir ağızdan "Yaşasın Cumhuriyet" diye bağırdılar. Anayasa değişikliği görüşmeleri tamamlandıktan sonra değişiklik isteği oya sunuldu. Bütün eller "kabul" diye kalktı. Türkiye devletinin cumhuriyet olduğunu belirleyen değişiklik oy birliği ile kabul edildi. Saat sekiz buçuktu. Bu dakikadan itibaren Türkiye Devleti'nin adı Cumhuriyet olmuştu.
Bu cumhuriyete bir başkan seçmek gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanlığı seçimine 158 milletvekili katıldı. Ankara milletvekili Gazi Mustafa Kemal Cumhurbaşkanlığına seçildi.
Bu anda Kemal Atatürk meclis salonunda göründü. Alkışlar arasında kürsüye çıktı. Herkes Atatürk'ü dinliyordu. Konuşmasını bitirdiği zaman uzun uzun alkışlandı.
Gök gürültüsünü andıran alkışlar arasında Atatürk yerine oturdu. Yıllar sonra bugün ile ilgili Latife Hanım’a yaptığım en kısa konuşmalardan biri idi, dişlerimden tedavi görüyordum konuşamadım, nasip böyleymiş dedi. Oysa ki insan istediğine kavuşunca tüm biriktirdiklerini sıralamak isterdi, gerçekten de nasip böyleymiş demek ki.
Halk meclisin önünde bekliyordu. Cumhuriyetin ilanını ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanı seçildiğini duyunca coştu. Bu arada 101 pare top atıldı. Top sesleri Türk ulusuna cumhuriyeti ilan ediyordu. Türk ulusu, yıllardan beri hasretini çektiği egemenliğe ve cumhuriyete kavuşmuştu.
Sizleri o günden bugüne taşımak istiyorum şimdi de. Bugün maalesef ülkemiz sıkıntılı günler yaşamaktadır. Cumhuriyeti O Sarı Saçlı Mavi gözlü kurdu, yaşatacak olan sizlersiniz dedi giderken bu diyarlardan. Cumhuriyeti Cumhur’a yani bize yani halka emanet etti. Sizler gibi küçükken bu ilk okul sıralarında öğrendim Kurtuluş Savaşının izlerinin çok ötelerde olmadığını.
O cephelerde dedelerimizin babalarının savaştığını. Cumhuriyetimizin daha çok genç olduğunu ama güzel yurdumun göze gelecek kadar önemli bir coğrafyada olduğunu. O günlerde dua ederdim çocuk kalbimle Allahım Türkiye daha çok genç bir ülke ne olur biz de Osmanlı gibi 600 yaşlar görelim. Ben göremem ama ülkem görsün, derdim. Bugün daha da fazla dua ediyorum. Rabbim bu halka bir daha istiklal müdacelesi verdirmesin. Cumhuriyetimiz nice 93 yaşlar görsün. Sizler de Cumhuriyetimizin nice güzel günlerini görün inşallah sevgili çocuklar..
COMMENTS